Dadaş Ocakları Başkanı Eyyüp Coşkun’dan: 1859 Erzurum Depremi: Etkileri ve Sonrası Üzerine Kapsamlı Bir Makale
1. Giriş
Erzurum, Anadolu Plakası’nın kuzeydoğu bölgesinde stratejik bir konumda yer almaktadır ve Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAFZ) ile Doğu Anadolu Fay Hattı (DAFZ) gibi önemli fay zonlarının kesişim noktasında bulunmaktadır. Bu jeolojik konum, Erzurum’u Türkiye içinde yüksek riskli bir deprem bölgesi olarak belirlemektedir.1 Şehrin tarihi, 1859 öncesinde 1268, 1458, 1482, 1584 ve 1852 gibi önemli sismik olaylarla doludur.2 Özellikle 1852 depreminde Erzurum Kalesi’nin burçlarının hasar görmesi kaydedilmiştir.3 Bu tekrarlayan sismik aktivite, yüzyıllar boyunca şehrin gelişimini ve sakinlerinin deneyimlerini şekillendiren kalıcı bir çevresel zorluğun altını çizmektedir.
Erzurum’un fay hatları üzerindeki konumu ve geçmişteki yıkıcı depremlerin sürekli olarak anılması, 1859 depreminin izole bir olaydan ziyade, şehrin jeolojik hassasiyetinin kaçınılmaz bir tezahürü olduğunu göstermektedir. Bu sürekli sismik maruziyet, 1859 felaketinin, Erzurum sakinlerinin ve yöneticilerinin, büyük bir depreme karşı yetersiz kalsa bile, belirli bir pratik bilgi veya geleneksel başa çıkma mekanizması geliştirmiş olabileceği bir bağlamda meydana geldiğini düşündürmektedir. Bu derin tarihsel bağlam, 1859 olayının tam etkisini yorumlamak için hayati öneme sahiptir ve onu, çevresel etkileşimin sürekli bir anlatısı içinde konumlandırmaktadır. Bu durum, günümüzdeki afet hazırlığı ve kentsel dönüşüm girişimleri için de önemli çıkarımlar barındırmaktadır.
Dadaş Ocakları Başkanı Eyyüp Coşkun olarak, bu raporla 1859 Erzurum depreminin kapsamlı ve derinlemesine bir analizini sizlere sunmayı amaçlıyoruz. Osmanlı Arşivleri, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri, yabancı arşiv kayıtları ve çağdaş internet tabanlı tarihsel anlatılar dahil olmak üzere çeşitli birincil ve ikincil kaynaklardan elde edilen bilgiler titizlikle sentezlenmiştir. Amacımız, Erzurum’umuzun yaşadığı bu büyük felaketin kesin özelliklerini, kadim kentsel dokumuz ve aziz nüfusumuz üzerindeki acil ve uzun vadeli sonuçlarını ve felakete karşı hem hükümetin hem de Dadaşların sergilediği toplumsal tepkileri kapsayan bütünsel bir anlayış oluşturmaktır.
2. Erzurum’un Sismik Tarihsel Bağlamı
Erzurum’un coğrafi konumu, onu Türkiye’nin en aktif sismik bölgelerinden birine yerleştirmektedir. Bu durum, öncelikle Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAFZ) ve Doğu Anadolu Fay Hattı (DAFZ) gibi büyük fay zonlarına yakınlığından kaynaklanmaktadır.1 Tarihsel kayıtlar, 1859 öncesinde Erzurum ve çevresinde geniş çaplı yıkıma neden olan çok sayıda önemli depremi belgelemektedir. Bu olaylar arasında 1268, 1458, 1482, 1584 ve daha yakın bir tarihte 1852’de meydana gelen sarsıntılar bulunmaktadır.1 Özellikle 1852 depreminin Erzurum Kalesi’nin burçlarına zarar verdiği kaydedilmiştir.3 Bu durum, 1859 depreminde de benzer bir yapısal zayıflığın ortaya çıkacağını göstermektedir.
Erzurum Kalesi’nin burçlarının hem 1852 hem de 1859 depremlerinde hasar görmesi, sadece genel bir yıkım ifadesinden öte, kritik bir tarihsel tahkimatta kalıcı bir yapısal zayıflığa işaret etmektedir.3 Bu tekrarlayan hasar modeli, 1852 depreminden sonra yapılan onarımların sismik direnci artırmada yetersiz kaldığını veya bu tarihsel tahkimatların doğal yapısal tasarımlarının tekrarlayan sismik strese karşı temelden savunmasız olduğunu düşündürmektedir. Bu durum, büyük kamu yapılarında kullanılan modern öncesi mühendislik ve inşaat tekniklerinin sınırlılıklarını ortaya koymaktadır. Birden fazla depremin birikimli etkisinin, yapılar nominal olarak onarılsa bile, onları giderek zayıflatabileceği anlaşılmaktadır. Bu tekrarlayan hasar modeli, aktif sismik bölgelerdeki tarihi kent merkezlerinin karşılaştığı derin zorlukları vurgulamaktadır. Bu durum, uzun vadeli tarihsel yeniden yapılanma çabalarının etkinliği ve zamanla mimari bütünlüğün kademeli, çoğu zaman geri döndürülemez kaybı hakkında kritik soruları gündeme getirmektedir. Çağdaş miras koruma için bu anlayış, tarihsel zayıflıkların ve geçmiş sismik olayların birikimli etkilerinin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasına dayanan sağlam sismik güçlendirme stratejilerinin zorunluluğunu vurgulamaktadır.
3. 1859 Erzurum Depremi: Olayın Özellikleri
1859 Erzurum depremi, 2 Haziran 1859 tarihinde saat 10:30’da meydana gelmiştir.4 Bu deprem 6.1 Muk büyüklüğünde kaydedilmiş 4 ve Mercalli şiddet ölçeğine göre maksimum IX (Şiddetli) şiddetinde hissedilmiştir. Bu şiddet, aşırı yıkımı işaret etmektedir.4 Olay, 1 Haziran gece yarısı başlayan bir “deprem halkasının” son ve en yıkıcı sarsıntısı olarak tanımlanmıştır. İlk sarsıntı şiddetli olmamasına rağmen, 2 Haziran akşamı saat 16:00 civarında sismik aktivite dramatik bir şekilde yoğunlaşmış ve ana şok ile sadece 15 dakika sonra gelen güçlü bir artçı şokla şehir “yerle bir olmuştur”. Ana depremin kendisi yaklaşık 15 saniye sürmüş, ancak yıkıcı etkisi derin olmuştur.7
Depremin merkez üssü 39.90°N 41.30°E koordinatlarında yer almaktadır.4 Başlıca etkilenen bölge Türkiye olmuş, Erzurum şehrinin büyük bir kısmı harabeye dönmüştür.4 Sarsıntı, Hınıs ve Hasankale’de şiddetli hissedilirken, Esenkale’de hafif şiddette kaydedilmiştir.9
Ana şokun ardından, 2 Haziran 1859’da, on beş dakika sonra güçlü bir artçı şok meydana gelmiştir.6 Artçı şoklar Temmuz ayı boyunca aralıklarla devam etmiş, en etkili olanı 15 Temmuz 1859’da yaşanmıştır. Bu artçı şok ek yapısal hasara neden olmuş, ancak başka can kaybı bildirilmemiştir.6 İlk ana şoktan yaklaşık bir ay sonra da başka bir önemli artçı şok kaydedilmiştir.10
1859 depreminin “1 Haziran gece yarısı başlayan bir deprem halkasının son ve en yıkıcı olayı” olarak tanımlanması 7, olaya kritik bir zamansal ve sıralı bağlam sağlamaktadır. Bu ifade, izole bir şoktan ziyade bir dizi birbiriyle bağlantılı sismik olayı düşündürmektedir. Bu “halka” fenomeni, bölgenin artan sismik aktivite dönemi yaşadığını ve jeolojik yapıların zaten önemli bir gerilim altında olduğunu veya hazırlık niteliğinde kaymalar geçirdiğini ima etmektedir. Bu durum, ana olayın yıkıcı gücünü potansiyel olarak artırmıştır. Bu anlayış, felaketin fiziksel oluşumuna daha sofistike bir bakış açısı sunmaktadır. Sismik bölgelerin karmaşık, dinamik doğasını ve bir dizi sarsıntının yaygın yıkıma topluca katkıda bulunma potansiyelini vurgulamaktadır. Modern sismoloji için bu, sismik öncesi aktivitenin sürekli izlenmesinin ve fay sistemleri içindeki gerilim birikimi ve boşalmasının karmaşık mekanizmalarının anlaşılmasının önemini pekiştirmektedir. Tarihsel olarak, bu durum, nihai, ezici felaketten önce halk için uzun süreli bir endişe ve artan hasar dönemi anlamına gelmiş olmalıdır.
Tablo 1: 1859 Erzurum Depremi Temel Parametreleri
Parametre | Değer | Kaynaklar |
Tarih | 2 Haziran 1859 | 4 |
Saat | 10:30 | 4 |
Büyüklük | 6.1 Muk | 4 |
Mercalli Şiddeti | IX (Şiddetli) | 4 |
Merkez Üssü | 39.90°N 41.30°E | 4 |
Etkilenen Alanlar | Türkiye (Erzurum, Hınıs, Hasankale, Esenkale) | 4 |
4. Ani Etki ve Yıkım
1859 Erzurum depremi, Erzurum’umuzda büyük can kayıplarına ve yaygın yapısal hasara neden olarak, Dadaşların yüreğinde derin yaralar açmıştır. Bildirilen can kaybı rakamlarında önemli bir tutarsızlık göze çarpmaktadır. Bazı kaynaklar geniş çapta 15.000 can kaybından bahsederken 4, daha spesifik Osmanlı kayıtları, ana şoklarda 600 ve hemen sonrasındaki bina çökmelerinden 320-330 olmak üzere yaklaşık 920 ölüm bildirmektedir.6 Başka bir Osmanlı kaynaklı belge, deprem sonrası şehirde 320 ila 330 ölüm olduğunu detaylandırmakta ve demografik bir döküm sunmaktadır: 72 erkek, 80 kadın ve 171 çocuk.10 Başkent İstanbul’a gönderilen bir raporda ise 360 ölüm belirtilmektedir.7 Erzurum Valiliği raporu, ilk gün Erzurum kent merkezinde Müslüman halktan 6 kadın, 4 erkek, 8 çocuk ve Hristiyan halktan 1 kadın, 2 çocuk olmak üzere toplam 21 kişinin enkaz altında kalarak can verdiğini, 2 Müslüman ve 4 Hristiyan olmak üzere toplam 6 kişinin de yaralandığını çok kesin bir şekilde belirtmektedir.9 Askeri kayıplar arasında 7 asker hayatını kaybetmiş ve 9 asker yaralanmıştır.6
Verilerdeki en belirgin tutarsızlık, bildirilen can kaybı rakamlarındaki geniş aralıktır. Bu, sadece sayısal bir fark değil, aynı zamanda farklı raporlama metodolojilerini ve “can kaybı” tanımlarını da işaret etmektedir. En yüksek rakamlar (15.000) muhtemelen hastalık, açlık veya sonraki çökmelerden kaynaklanan dolaylı ölümleri de kapsayan daha geniş tahminleri veya daha geniş bir kamuoyu etkisi için genelleştirilmiş bir “felaket” sayısını temsil etmektedir. Buna karşılık, “Osmanlı kayıtları” veya “İstanbul’a gönderilen raporlar” ile bağlantılı daha düşük rakamlar 6, kaosun hemen ardından daha anlık, resmi ve muhtemelen eksik sayılmış rakamları düşündürmektedir. 21 ölümün “ilk gün” için demografik dökümlerle birlikte belirtilmesi 9, doğal olarak toplamdan çok daha düşük olacak son derece spesifik, erken bir değerlendirmeye işaret etmektedir. Bu tutarsızlık, özellikle büyük ölçekli felaketler bağlamında, tarihsel demografik yeniden yapılanmanın doğasında var olan zorlukları vurgulamaktadır. Resmi kayıtların, paha biçilmez olsalar da, kapsamlı veri toplama sistemlerinden yoksun modern öncesi toplumlarda her zaman tam, uzun vadeli insan maliyetini yakalayamayabileceğini göstermektedir. Ayrıca, halk anlatılarının ve anekdotların, doğrulanabilir ölümlerin ötesinde trajedinin muazzam boyutunu aktarmak için rakamları genelleştirme veya abartma potansiyelini de belirtmektedir. Çağdaş tarihsel araştırma için bu durum, kaynak değerlendirmesi, verilerin üçgenlenmesi ve “can kayıplarının” çeşitli tarihsel kayıtlarda farklı tanımlanabileceği gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Yapısal hasar açısından, deprem Erzurum’un büyük bir kısmını “yıkıntıya çevirmiştir”.4 Osmanlı kayıtları, 1.462 evin ve 867 dükkanın tamamen yıkıldığını ve 1.200’den fazla konutun kullanılamaz hale geldiğini belirtmektedir.6 Başka bir anlatım, Erzurum şehir merkezindeki 7.000’den fazla hanenin yarısından fazlasının tamamen yıkıldığını, diğer evlerin ve dükkanların çoğunun kısmen veya tamamen harap olduğunu detaylandırmaktadır.10 Yıkılan veya ağır hasar gören konutlar nedeniyle yaklaşık 12.000 depremzede evsiz kalmıştır.9 Ek raporlar 1.070 evin ve 49 kulenin yıkıldığını 11 ve 1.462 evin yıkıldığını, ek olarak 3.500 evin ağır hasar gördüğünü belirtmektedir.7
Dini yapılar da büyük zarar görmüştür. 26 cami ve mescit (küçük camiler) tamamen veya kısmen yıkılmıştır.6 Bir kaynak 6 caminin tamamen yıkıldığını ve yaklaşık 20 cami/mescidin kısmen yıkıldığını belirtmektedir.7 Fatih Camii’nin kubbesi ikiye ayrılmıştır.11 Mevcut 41 camiden 7’sinin yeniden inşa gerektirecek derecede, 16’sının tamir edilmeden açılması tehlikeli olacak şekilde ağır hasar almış ve 17’sinin az miktarda tamire ihtiyaç duyduğundan bahsedilmiştir.9 60 medrese ve okul kısmen veya tamamen çökmüştür.6 Ek olarak, 9 medrese ve 3 mescit de hasar gördüğü bildirilmiştir.9 Bölgedeki kilise ve manastırlar da hasar görmüş, bazı din adamları hayatını kaybetmiştir.11 Kamu binalarından 62 han (kervansaray) ve hamam kısmen veya tamamen çökmüştür.6 Devlet daireleri ve askeri kışlalar da hasar görmüş, askerlerin kışla meydanlarına çıkarılması gerekmiştir.9
Altyapı üzerindeki etki de yıkıcı olmuştur. Su kemerleri ve kaynaklardaki hasar, su kaynaklarının kirlenmesine neden olmuş, bu durum halk sağlığı için önemli bir tehdit oluşturmuş ve salgın hastalıklara yol açmıştır.6 Su kemerleri ve kaynaklardaki hasarın, su kaynaklarının kirlenmesine yol açtığı ve bunun da “salgın hastalıklara yol açtığı” 6 bilgisi, depremin etkilerinin ilk fiziksel yıkımın çok ötesine geçtiğini göstermektedir. Deprem, şehrin su altyapısını doğrudan tehlikeye atmıştır. Bu altyapısal başarısızlık daha sonra yaygın su kirliliğine yol açmış, bu da hastalık salgınlarına ve epidemilere neden olmuştur. Bu durum, doğal bir felaketin ciddi bir halk sağlığı krizini tetiklediği açık, yıkıcı bir neden-sonuç zinciri oluşturmaktadır. Bu durum, sismik olaydan kaynaklanan doğrudan can kaybının, toplam insan maliyetinin yalnızca bir kısmını temsil ettiğini ortaya koymaktadır. Özellikle ilkel sanitasyon koşullarına sahip modern öncesi kentsel ortamlarda, afet sonrası sağlık krizleri, özellikle su kaynaklı hastalıklar, genellikle ilk felaketten daha fazla can almaktadır. Bu anlayış, uzun vadeli insan acısının ve yetkililerin böyle karmaşık bir afetin ardından karşılaştığı muazzam zorlukları bütünsel bir şekilde değerlendirmek için hayati öneme sahiptir. Kentsel altyapı, halk sağlığı ve genel toplumsal direnç arasındaki derin bağlantıyı vurgulamaktadır; bu, günümüz afet yönetimi için de geçerliliğini koruyan bir derstir.
Tarihi yapılar da depremden etkilenmiştir. Erzurum Kalesi’nin iç kale hariç dış surları önemli ölçüde hasar görmüş, dış surlar 1865 yılına kadar tamamen ortadan kalkmıştır.3 Lala Mustafa Paşa Camii ve Pervizoğlu Camii çeşitli düzeylerde hasar görmüştür.7 Üç Kümbetler de deprem sonrası saha çalışmalarında önemli hasarlar sergilemiştir.1 Garin’deki (Erzurum) Merkez Okulu binası hasar görmüş 12 ve daha sonra 1864’te inşa edilmeye başlanarak 1866’da tamamlanmıştır. Bu proje için Başpiskopos Nerses Vehabedian’ın çabaları ve yerel zengin Ermeni Hagop Ağa Magarian’ın önemli bağışlarıyla fon toplanmıştır.12 Erzurum’un “büyük bir kısmının yıkıntıya dönüştüğü” 4 belirtilirken, Lala Mustafa Paşa Camii, Pervizoğlu Camii ve Erzurum Kalesi gibi belirli tarihi yapıların tamamen yok olmaktan ziyade “çeşitli düzeylerde hasar gördüğü” 7 kaydedilmektedir. Üç Kümbetler de hasar görmüş 1 ve Merkez Okulu hasar görmüş ancak daha sonra yeniden inşa edilmiştir.12 Bu gözlem, şehirdeki tüm yapıların depremin yıkıcı gücüne eşit derecede savunmasız olmadığını göstermektedir. Yaygın yıkıma rağmen, bazı önemli tarihi ve anıtsal binalar, hasar görmüş olsalar da ayakta kalmayı başarmıştır. Bu farklı etki, yapıların inşaat malzemelerine (örneğin sağlam duvarcılık), tasarımlarında kullanılan belirli mimari tekniklere veya tipik konut binalarına kıyasla doğal yapısal sağlamlıklarına atfedilebilir. Genel kentsel doku için “yıkıntıya dönüştü” ifadesi ile belirli simge yapılar için “çeşitli düzeylerde hasar” arasındaki ayrım, sismik strese karşı nüanslı bir tepkiyi ima etmektedir. Bu durum, Erzurum’un tarihi yapılaşmış çevresi içinde farklı derecelerde mimari direnç olduğunu göstermektedir. Anıtsal veya kamu yapılarının yapımında kullanılan belirli geleneksel inşaat yöntemleri veya malzemelerin, yaygın konutlarda kullanılanlara kıyasla sismik kuvvetlere karşı üstün direnç göstermiş olabileceğini düşündürmektedir. Bu gözlem, tarihi mimari çalışmalar için oldukça değerlidir ve modern öncesi sismik mühendislik hakkında ipuçları sunmaktadır. Ayrıca, çağdaş miras koruma için, bu durum, geçmiş sismik olayların sentetik ivme kayıtlarını doğrulamak için “yaşayan tanıklar” 7 olarak hizmet eden bu yapıların korunmasının önemini vurgulamaktadır.
Tablo 2: Can Kayıpları ve Hasar Özeti (1859 Erzurum Depremi)
Kategori | Detaylar | Kaynaklar |
Can Kayıpları | ||
Genel Tahminler | 15.000 | 4 |
Osmanlı Kayıtları | Yaklaşık 920 (600 ana şok, 320-330 sonraki çökme) | 6 |
Şehirdeki Ölümler | 320-330 (72 erkek, 80 kadın, 171 çocuk) | 10 |
İstanbul’a Raporlanan | 360 | 7 |
Erzurum Valiliği (İlk Gün) | 21 (6 kadın, 4 erkek, 8 çocuk Müslüman; 1 kadın, 2 çocuk Hristiyan); 6 yaralı | 9 |
Askeri Kayıplar | 7 ölü, 9 yaralı | 6 |
Yapısal Hasar | ||
Konut ve Ticari | ||
Tamamen Yıkılan Evler | 1.462 | 6 |
Ağır Hasarlı Evler | ~3.500 | 7 |
Kullanılamaz Konutlar | >1.200 | 6 |
Tamamen Yıkılan Dükkanlar | 867 | 6 |
Toplam Yıkılan Evler (diğer kaynak) | 1.070 | 11 |
Evsiz Kalan Depremzede | ~12.000 | 9 |
Dini Yapılar | ||
Cami ve Mescit (toplam) | 26 (kısmen/tamamen yıkılan) | 6 |
Cami (yıkılan/kısmen yıkılan) | 6 yıkılan, ~20 kısmen yıkılan | 7 |
Cami (41 mevcut) | 7 yeniden inşa, 16 ağır hasarlı, 17 az tamir | 9 |
Fatih Camii | Kubbesi ikiye ayrıldı | 11 |
Medrese ve Okul | 60 (kısmen/tamamen çöken) | 6 |
Medrese ve Mescit (ek) | 9 medrese, 3 mescit hasarlı | 9 |
Kilise ve Manastırlar | Hasar gördü, bazı din adamları öldü | 11 |
Kamu Binaları | ||
Han ve Hamam | 62 (kısmen/tamamen çöken) | 6 |
Devlet Daireleri/Askeri Kışlalar | Hasar gördü, askerler dışarı çıkarıldı | 9 |
Altyapı | ||
Su Kemerleri/Kaynaklar | Hasar gördü, su kirliliği, salgın hastalıklar | 6 |
Tarihi Yapılar | ||
Erzurum Kalesi | Dış surlar ciddi hasar gördü, 1865’te tamamen ortadan kalktı | 3 |
Lala Mustafa Paşa Camii | Çeşitli düzeylerde hasar gördü | 7 |
Pervizoğlu Camii | Çeşitli düzeylerde hasar gördü | 7 |
Üç Kümbetler | Önemli hasar gördü | 1 |
Merkez Okulu (Garin) | Hasar gördü, 1864’te inşaat başladı, 1866’da tamamlandı | 12 |
5. Osmanlı Tepkisi ve Yardım Çabaları
1859 Erzurum depreminin ardından yeniden yapılanma ve yardım çabaları derhal başlatılmıştır.6 Merkezi hükümetin doğrudan müdahalesini gösteren bir adım olarak, Sultan Abdülmecid, 3.000 kese akçe (yaklaşık 120 milyon ila 150 milyon akçe gümüş para değerinde) tutarında önemli bir acil yardım hibesi yetkilendirmiştir.6 Yerel yönetici Vali Arif Paşa, ilk sağlananların ötesinde yerel ihtiyacın büyüklüğünü belirterek, Babıali’den (Osmanlı merkezi hükümeti) ek yardım talep etmiştir.6 Erzurum Valiliği, merkezi hükümetin kararlarını ve kaynak tahsisini bilgilendirmek için hasarı değerlendiren ayrıntılı bir raporu hızla hazırlamıştır.9
Komşu Trabzon Vilayeti, 100.000 kuruşun üzerinde yardım toplayarak bölgesel dayanışma sergilemiştir. Bu miktarın 23.728 kuruşu doğrudan Erzurum’a gönderilirken, geri kalanı şehre doğru yola çıkan ihtiyaç sahibi Nogay göçmenlerine yardım etmek için kullanılmıştır. Bu durum, daha geniş bir bölgesel insani kaygıyı düşündürmektedir.6 Sultan’dan gelen doğrudan acil yardım hibesi ve komşu Trabzon vilayetinden toplanan önemli yardım 6, 19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda hem yukarıdan imparatorluk direktiflerini hem de aşağıdan vilayetlerin kendi kendine seferberliğini ve dayanışmasını içeren karmaşık, çok katmanlı bir afet müdahale sistemine işaret etmektedir. Trabzon yardımının bir kısmının Nogay göçmenlerine tahsis edilmesi 6, afet yardımının sadece etkilenen şehirle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda o dönemin daha geniş insani kaygıları veya hatta stratejik yeniden yerleşim politikalarıyla bütünleştiğini düşündürmektedir. Bu durum, geniş bir imparatorlukta kaynak dağıtımının lojistik karmaşıklıklarını vurgulamaktadır; burada yardım, acil afet bölgesinin ötesindeki çeşitli acil ihtiyaçlara göre önceliklendirilebilir veya paylaşılabilir. Bu, büyük ölçekli krizlere yanıt vermede belirli bir idari esneklik ve toplumsal uyum derecesini göstermektedir.
Hemen sonrasında karşılaşılan önemli zorluklar arasında ciddi çadır sıkıntısı ve bunaltıcı yaz sıcağı vardı. Bu durum, birçok hayatta kalanın açık havada kamp yapmaya zorlanmasına neden olarak sıkıntılarını artırdı.6 Hayatî su kemerleri ve kaynaklardaki hasar, su kaynaklarının yaygın kirlenmesine yol açtı, halk sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturdu ve salgın hastalıkların patlak vermesine katkıda bulundu.6
İlk yeniden yapılanma çabaları gecikmeksizin başlamıştır.6 1859 depreminde hasar gören Merkez Okulu binası yeniden inşa edilmiş ve 1866’ya kadar başarıyla tamamlanmıştır. Bu projede Başpiskopos Nerses Vehabedian’ın önemli bağış toplama çabaları ve yerel zengin Ermeni Hagop Ağa Magarian’ın büyük bir bağışı etkili olmuştur.12 Buna karşılık, 1859 depreminde ağır hasar gören Erzurum Kalesi’nin dış surları yeniden inşa edilmemiştir, aksine “1865’e kadar tamamen ortadan kalkmış” ve eski yerleri “kullanıma açılmıştır”.3 Bu durum, belirli tahkimatları tamamen restore etmek yerine temizleme yönünde stratejik bir karar olduğunu göstermektedir, muhtemelen yüksek maliyetler veya gelişen askeri ve kentsel planlama düşünceleri nedeniyle. Hasar gören Merkez Okulu’nun yeniden inşa edilmesi 12 ile Erzurum Kalesi’nin dış surlarının sökülerek arazilerinin 1865’e kadar “kullanıma açılması” 3 arasındaki zıt kader, kentsel planlamada ve önceliklerde temel bir değişime işaret etmektedir. Deprem, şehrin su altyapısını doğrudan tehlikeye atmıştır. Bu altyapısal başarısızlık daha sonra yaygın su kirliliğine yol açmış, bu da hastalık salgınlarına ve epidemilere neden olmuştur. Bu durum, doğal bir felaketin ciddi bir halk sağlığı krizini tetiklediği açık, yıkıcı bir neden-sonuç zinciri oluşturmaktadır. Bu durum, sismik olaydan kaynaklanan doğrudan can kaybının, toplam insan maliyetinin yalnızca bir kısmını temsil ettiğini ortaya koymaktadır. Özellikle ilkel sanitasyon koşullarına sahip modern öncesi kentsel ortamlarda, afet sonrası sağlık krizleri, özellikle su kaynaklı hastalıklar, genellikle ilk felaketten daha fazla can almaktadır. Bu anlayış, uzun vadeli insan acısının ve yetkililerin böyle karmaşık bir afetin ardından karşılaştığı muazzam zorlukları bütünsel bir şekilde değerlendirmek için hayati öneme sahiptir. Kentsel altyapı, halk sağlığı ve genel toplumsal direnç arasındaki derin bağlantıyı vurgulamaktadır; bu, günümüz afet yönetimi için de geçerliliğini koruyan bir derstir.
Tablo 3: Osmanlı Yardım ve Yeniden Yapılanma Çabaları
Kategori | Detaylar | Kaynaklar |
Merkezi Hükümet Yardımı | ||
Sultan Abdülmecid Acil Hibe | 3.000 kese akçe (~120-150 milyon akçe) | 6 |
Vali Arif Paşa’nın Talepleri | Babıali’den ek yardım talebi | 6 |
Vilayet Yardımı | ||
Trabzon Vilayeti Toplam Yardım | >100.000 kuruş | 6 |
Erzurum’a Gönderilen | 23.728 kuruş | 6 |
Nogay Göçmenlerine Yardım | Kalan miktar Nogay göçmenlerine | 6 |
Karşılaşılan Zorluklar | ||
Çadır Sıkıntısı | Ciddi sıkıntı | 6 |
Yaz Sıcağı | Hayatta kalanları açık havada kamp yapmaya zorladı | 6 |
Su Kirliliği | Su kemerleri/kaynak hasarı, salgın hastalıklar | 6 |
Ana Yeniden Yapılanma Örnekleri | ||
Merkez Okulu | 1859’da hasar gördü, 1864’te inşaat başladı, 1866’da tamamlandı. Başpiskopos Nerses Vehabedian ve Hagop Ağa Magarian tarafından finanse edildi. | 12 |
Erzurum Kalesi Dış Surları | 1859’da ağır hasar gördü, 1865’e kadar tamamen ortadan kalktı, yerleri kullanıma açıldı, taşları Mecidiye ve Aziziye tabyaları ile ev yapımında kullanıldı. | 3 |
6. Yabancı Kayıtlar ve Arşiv Belgelerinden Elde Edilen Bulgular
1859 yılında Şamahı ve Osmanlı kontrolündeki Erzurum’da eş zamanlı depremlerin meydana gelmesi, Rus Bilimler Akademisi’ni, Kafkasya’da geniş deneyime sahip Alman jeolog Hermann von Abich’i bu etkilenen bölgelerde sismik araştırmalar yapması için görevlendirmeye sevk etmiştir.13 Abich’in raporu, başlangıçta Fransızca sunulup daha sonra Rusça yayımlanmış, önemli bir birincil kaynak olarak vurgulanmaktadır. Rapor, jeolojik değerlendirmeler içermekte ve Kafkasya bölgesinin jeolojik çalışmalar için bilimsel önemini vurgulamaktadır. Şamahı ve Erzurum depremleri hakkındaki araştırmaları, barometreler ve diğer teknik cihazlar gibi bilimsel enstrümanlar kullanılarak yapılmış ve raporu, etkilenen şehirlerin topografyası ve uğradıkları yıkımın kesin boyutu hakkında önemli bilgiler sağlamıştır.13 Daha geniş çalışma, kapsamlı bir değerlendirme için Abich’in raporunun yanı sıra “birincil kaynakların” da dahil edildiğini belirtmektedir.13 Yabancı kayıtlar, Garin’deki (Erzurum) Merkez Okulu’nun 1859’daki hasarını da doğrulamaktadır.12
Rus Bilimler Akademisi’nin, hem Rus kontrolündeki Şamahı’da hem de Osmanlı kontrolündeki Erzurum’da depremleri incelemek üzere bir Alman jeologu (Abich) görevlendirmesi 13 oldukça önemlidir. Bu durum, basit bir yabancı gözlemin ötesine geçerek, genellikle rekabetle karakterize edilen bir dönemde jeopolitik sınırları aşan bir uluslararası bilimsel işbirliği veya en azından ortak bir bilimsel ilgi biçimini ima etmektedir. Abich’in “barometreler ve teknik cihazlar” kullanması 13 da enstrümantal sismolojinin başlangıçtaki gelişimine işaret etmektedir. Bu durum, deprem gibi doğal olaylara yönelik uluslararası bilimsel araştırmanın erken bir örneğini vurgulamakta ve bilimin siyasi ilişkilerden bağımsız olarak işleyebileceğini veya hatta onları incelikle etkileyebileceğini göstermektedir. Bu, 19. yüzyılın ortalarında sismolojinin ayrı bir bilimsel alan olarak giderek daha fazla tanındığını düşündürmektedir. Bu durum, 1859 Erzurum depreminin sadece yerel bir Osmanlı felaketi olmadığını, aynı zamanda daha geniş uluslararası bilimsel merak uyandıran bir olay olduğunu göstermektedir. Böyle ayrıntılı bir yabancı raporun (Abich’in) varlığı, depremin fiziksel özellikleri ve etkisi hakkında dışarıdan, potansiyel olarak daha nesnel bir bilimsel bakış açısı sağlamakta ve iç Osmanlı kayıtlarını tamamlamaktadır. Bu durum, çapraz arşiv araştırmasının muazzam değerini vurgulamaktadır; zira bu yabancı kayıtlar genellikle yerel kaynaklarda bulunmayan benzersiz ayrıntılar veya analitik çerçeveler içermekte ve böylece tarihsel afetlerin daha zengin, çok boyutlu bir şekilde anlaşılmasını sağlamaktadır.
Osmanlı kayıtları, özellikle BA (Başbakanlık Arşivi), İrade- Meclis-i Mahsûs, nr. 629, 650 olarak belirtilenler, kesin can kaybı rakamları (320-330 ölüm) ve 26 cami/mescit, 60 medrese/okul ve 62 han/hamam dahil olmak üzere yapısal hasarların ayrıntılı hesaplarını sunmaktadır.10 Diğer Osmanlı kayıtları 6, 1.462 evin ve 867 dükkanın tamamen yıkıldığını ve 1.200’den fazla konutun kullanılamaz hale geldiğini belirtmektedir. Sultan’ın 3.000 kese akçe tutarındaki acil yardım hibesi, yardım için önemli bir mali tahsisat, Osmanlı kayıtlarında da belgelenmiştir.6 Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı (BOA), 1859 Erzurum ve Şamahı depremleri üzerine yapılan araştırmalar için kilit bir kaynak olarak açıkça listelenmiştir. İ.MMS (İrade Meclis-i Mahsus), nr. 15/629 ve A.MKT.MHM (Sadaret, Mektubî, Mühimme Kalemi Evrakı), nr. 759/36 gibi belge serilerine özel atıflar bulunmaktadır.13 Bu ayrıntı düzeyi, önemli olaylara ilişkin resmi Osmanlı kayıt tutma sisteminin sistematik doğasını vurgulamaktadır.
Osmanlı arşiv belge türlerine (BA, İrade- Meclis-i Mahsûs, A.MKT.MHM) ve can kaybı rakamları, hasar raporları ve yardım çabalarına ilişkin kesin numaralarına yapılan açık atıflar 10, büyük krizleri belgeleme ve bunlara yanıt verme konusunda sistematik, ayrıntılı ve kurumsallaşmış bir bürokratik sürece işaret etmektedir. Bu arşivsel ayrıntı düzeyi, 19. yüzyılın ortalarında kriz yönetimi için sofistike bir Osmanlı idari kapasitesini ortaya koymaktadır. Bu durum, devletin hasarı değerlendirme, can kayıplarını takip etme ve kaynakları seferber etme konusunda aktif ve titizlikle çalıştığını ima etmektedir, bu çabaların etkinliği pratikte değişse bile. “İrade- Meclis-i Mahsûs” ve “Mektubî, Mühimme Kalemi Evrakı” belgelerinin varlığı, üst düzey hükümetin dikkatini ve afet yardımı için yapılandırılmış bir karar alma sürecini işaret etmektedir. Bu durum, düzensiz veya kayıtsız bir devlet tepkisi şeklindeki herhangi bir basitleştirilmiş algıyı çürütmekte ve Osmanlı arşivlerinin sosyo-ekonomik koşullar, idari uygulamalar ve doğal afetler sırasında yönetimin zorlukları hakkında ayrıntılı veriler sağlama potansiyelini vurgulamaktadır.
7. Uzun Vadeli Sonuçlar ve Yeniden Yapılanma
1859 depremi, Erzurum’u “harabe haline” 10 getirerek “hafızalardan silinmeyecek derin izler” bırakmıştır.10 Evlerin büyük çoğunluğu ya tamamen yıkılmış ya da kullanılamaz hale gelmiş, bu da yaygın yerinden edilmeye yol açmıştır.10 Su kemerleri ve kaynaklar gibi kritik altyapıdaki hasar, suyun kirlenmesine neden olmuş, bu durum halk sağlığı için önemli bir tehdit oluşturmuş ve özellikle salgın hastalıkların patlak vermesine yol açmıştır.10 Şehrin cami, medrese, han ve hamam gibi sosyal tesisleri yoğun bir şekilde hasar görmüş veya kullanılamaz hale gelmiştir.10 Kapsamlı onarımlar için “çok ciddi paraya” ihtiyaç duyulduğu kabul edilmiş, ancak devlet hazinesinin bu kadar kapsamlı bir harcamaya “müsait olmadığı” bildirilmiştir. Bu durum, hızlı veya tam iyileşmeyi engelleyebilecek önemli bir mali yükü düşündürmektedir.10
Onarımlar için “çok ciddi paraya” ihtiyaç duyulduğu ancak “devlet hazinesinin müsait olmadığı” 10 açık ifadesi, Osmanlı hükümetinin deprem sonrası karşılaştığı önemli mali sınırlamalara doğrudan bir işarettir. Bu durum, Sultan’ın ilk acil yardım hibesine rağmen, yıkımın büyüklüğünün devletin mali kapasitesini muhtemelen aştığını ve bu durumun uzun ve zorlu bir iyileşme sürecine yol açtığını ima etmektedir. Böyle bir mali yük, zorlu önceliklendirme kararlarını gerektirmiş, potansiyel olarak tüm hasarlı yapıların tam restorasyonunu geciktirmiş veya engellemiştir. Bu finansal yük, ticaret, tarımsal üretim, geçim kaynakları ve vergi gelirlerini etkileyerek tüm bölge için derin uzun vadeli ekonomik sonuçlar doğurmuş ve böylece ideal olarak gerekenden daha yavaş bir genel iyileşmeye katkıda bulunmuştur. Bu tarihsel örnek, afet sonrası iyileşmenin sadece acil insani yardımla ilgili olmadığını, aynı zamanda uzun vadeli mali sürdürülebilirlik, stratejik kaynak tahsisi ve etkilenen bölgenin genel ekonomik sağlığı ile de ilgili olduğunu hatırlatmaktadır.
Daha uzun vadeli yeniden yapılanma ve kentsel dönüşüm süreçleri de dikkat çekicidir. 1859’da ağır hasar gören Erzurum Kalesi’nin dış surları yeniden inşa edilmemiştir, aksine “1865’e kadar tamamen ortadan kalkmış” ve eski yerleri daha sonra “kullanıma açılmıştır”.3 Bu durum, belirli yapıları kaldırmak için kasıtlı stratejik bir karar olduğunu göstermektedir, muhtemelen kentsel gelişim için veya restorasyonun fahiş maliyeti nedeniyle. Özellikle, sökülen dış surlardan elde edilen taşlar, Mecidiye ve Aziziye tabyaları gibi diğer önemli yapıların inşasında ve hatta yerel halk tarafından yeni evler inşa etmek için yeniden kullanılmıştır.3 Bu durum, yaygın yıkımın ardından malzeme kurtarma ve yeniden kullanımına pragmatik bir yaklaşımı vurgulamaktadır. Deprem sırasında hasar gören Merkez Okulu, başarıyla yeniden inşa edilmiş ve 1866’ya kadar tamamlanmıştır.12 Modern bağlamlara atıfta bulunsa da, bir kaynak, güvenli şehirler yaratmak için “kentsel dönüşüm girişimlerinin” devam eden önemini vurgulamakta ve bu tür yıkıcı olayların ardından kapsamlı kentsel planlama ve yeniden inşa çabalarının tarihsel zorunluluğuna örtülü bir paralellik çizmektedir.15
Hasar gören yapıların zıt sonuçları, Merkez Okulu’nun yeniden inşa edilmesi 12 ve Erzurum Kalesi’nin dış surlarının 1865’e kadar “tamamen ortadan kalkması” ve arazilerinin “kullanıma açılması”, taşlarının yeni yapılar için yeniden kullanılması 3 oldukça önemlidir. Bu, sadece onarımdan ziyade kentsel peyzajda temel bir değişikliği ifade etmektedir. Bu durum, depremin, felaket olmasına rağmen, plansız bir kentsel yenilenme ve önemli bir mekansal yeniden yapılanma için bir katalizör görevi gördüğünü göstermektedir. Dış kale duvarlarının sökülmesi ve değerli taşlarının yeni tabyalar ve özel konutlar için yeniden kullanılması kararı, yeniden yapılanmaya pragmatik ve yaratıcı bir yaklaşımı işaret etmektedir. Bu süreç, şehrin savunma karakterini temelden dönüştürmüş, gelişim için yeni alanlar açmış ve Erzurum’un kentsel dokusunu değiştirmiştir. Bu durum, büyük afetlerin, yıkıcı olsalar da, istemeden önemli kentsel yeniden yapılanma fırsatları yarattığı, genellikle acil zorunluluk, malzeme yeniden kullanımında yaratıcılık ve önceden tasarlanmış bir ana plandan ziyade gelişen stratejik veya ekonomik düşünceler tarafından yönlendirilen tekrarlayan bir tarihsel modeli vurgulamaktadır. Bu süreçte, Dadaşların azmi ve yeniden ayağa kalkma iradesi her zaman en büyük gücümüz olmuştur.
8. Sonuç
Dadaş Ocakları Başkanı Eyyüp Coşkun olarak, bu kapsamlı çalışmanın, 1859 Erzurum depreminin karmaşık anlatısını doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet ve Yabancı Arşivler ile çağdaş internet tabanlı tarihsel kayıtlar dahil olmak üzere çeşitli arşiv kaynakları arasında titiz araştırmanın paha biçilmez ve vazgeçilmez rolünü vurguladığını belirtmek isterim. Bu farklı kaynaklardan elde edilen bilgilerin sentezi, olaya çok yönlü ve nüanslı bir bakış açısı sağlamakta, raporlamadaki tutarsızlıkların belirlenmesini ve analizini, hükümet ve toplumsal tepkilerin daha derinlemesine anlaşılmasını ve ani fiziksel hasarın çok ötesine geçen uzun vadeli sonuçların çıkarılmasını sağlamaktadır. Sonuç olarak, titiz arşiv araştırması, tarihsel direnç, kentsel ortamların dinamik evrimi ve doğal olaylar ile insan toplumunun uyum sağlama kapasiteleri arasındaki karmaşık etkileşim hakkında derinlemesine bilgi edinmek için temeldir. Biz Dadaş Ocakları olarak, Erzurum’umuzun bu önemli tarihsel olayını gelecek nesillere aktarmayı ve geçmişten ders çıkararak geleceğe daha güçlü, daha dirençli adımlarla ilerlemeyi kendimize görev biliyoruz. Bu makale, Dadaş ruhunun, zorluklar karşısında dahi dimdik ayakta durma azminin bir nişanesidir.
Alıntılanan çalışmalar
- Seismic behavior of historical Erzurum three Cupolas under strong ground motions – Indian Academy of Sciences, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://www.ias.ac.in/public/Volumes/sadh/050/00/0047.pdf
- Erzurum’u sarsan 4.3’ün bir anlamı var! 37 yılda 3 kez kırıldı: ‘Yedisu da etkileyebilir’ – Milliyet, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://www.milliyet.com.tr/gundem/erzurumu-sarsan-4-3un-bir-anlami-var-37-yilda-3-kez-kirildi-yedisu-da-etkileyebilir-7313900
- Erzurum Kapıları, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://erzurum.ktb.gov.tr/TR-273913/erzurum-kapilari.html
- 1859 Erzurum earthquake – Wikiwand, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://www.wikiwand.com/en/map/1859_Erzurum_earthquake
- 1859 Erzurum depremi – Vikipedi, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://tr.wikipedia.org/wiki/1859_Erzurum_depremi
- 1859 Erzurum earthquake – Wikipedia, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://en.wikipedia.org/wiki/1859_Erzurum_earthquake
- A View of Historic Structures Survived in1859 Erzurum Earthquake – ResearchGate, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://www.researchgate.net/publication/359939307_A_View_of_Historic_Structures_Survived_in1859_Erzurum_Earthquake
- Turkey earthquake: The country’s deadly history – Sky News, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://news.sky.com/story/turkey-earthquake-the-countrys-deadly-history-12804545
- Journal of Ottoman Civilization Studies 901 Erzurum Earthquake and Disaster Menagement – DergiPark, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2992078
- tarih boyunca erzurum’da meydana gelen zelzeleler – DergiPark, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84222
- Depremin toplumsal etkileri – Medya Günlüğü, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://medyagunlugu.com/depremin-toplumsal-etkileri/
- Kaza of Erzurum | Education and sport | Schools 1 :: Houshamadyan – a project to reconstruct Ottoman Armenian town and village life, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://www.houshamadyan.org/mapottomanempire/vilayet-of-erzurum/kaza-of-erzurum/education-and-sport/schools.html
- 1859 YILINDAKİ ŞAMAHI VE ERZURUM DEPREMLERİ HAKKINDA RUSYA BİLİMLER AKADEMİSİ ÜYESİ HERMANN VON ABICH’İN RAPORU – DergiPark, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://dergipark.org.tr/tr/pub/busbed/issue/57327/736455
- 1859 yılındaki şamahı ve erzurum depremleri hakkında rusya bilimler akademisi üyesi hermann von abıch’in raporu – TRDizin, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/377616/1859-yilindaki-samahi-ve-erzurum-depremleri-hakkinda-rusya-bilimler-akademisi-uyesi-hermann-von-abichin-raporu?&view=bibtex&download=377616.bib
- Disaster of the Century’s First Anniversary: Reconstruction and Recovery Efforts, erişim tarihi Haziran 19, 2025, https://www.iletisim.gov.tr/images/uploads/dosyalar/ASRIN_FELAKETININ_1_YILI_KITABI_EN.pdf