Erzurum, jeopolitik konum ve tarihi miras itibariyle bir dünya devleti olan Türkiye’nin doğuya ve Kafkasya ile Orta Asya’ya açılan penceresidir. Türkiye jeopolitik konum itibariyle Balkanlara, Karadeniz’e, Baltık denizi, Kafkasya, Orta Asya, Akdeniz ve orta doğuya politika üretmek ve buralara kültürünü, ekonomisini ve tarihini taşımak zorundadır. Erzurum Türkiye’nin bu mirasını ve zenginliğini özellikle Kafkasya ve Batı Rusya ile Orta Asya’ya taşıyabilecek bir merkez olma kabiliyetine sahiptir.
Erzurum ruhu olan bir kültür merkezidir. Bu ruh dadaşlıktır. Kadim şehrin asıl ve asil sahibi olan Dadaşlar ve onun yaşam tarzı olan Dadaşlık Türkiye’de uygulanan yanlış ve bilinçsiz kalkınma, eğitim ve kültürel politikalar ile rejimin uygulanış sisteminde kaynaklanan sorunlar nedeniyle ve uygulanan yanlış kentleşme politikaları yüzünden ağır darbe yemiş Erzurum’un ruhu tıpkı bedeni gibi yok olmaya başlamış, toplumda bir yozlaşma yaşanmaya başlamıştır.
Kadim şehir, insan ve mekânın zamanla bütünleştiği tarihsel olguların ve dinamiklerinin geçmiş izlerini içinde barındıran, tarihi ve kültürel bir merkezdir. Bu merkezin şehir mirası öksüzlüğünden dolayı yağmalanıp, hor kullanılarak heba edilmektedir.
Kadimliğin, mirası, sokaklarında, mahallelerinde ve evlerinde kullanılan mimari yapısı, çeşmelerinden akan su, medreselerindeki ilim ve hamamlarının sadeliği, camilerinin manevi havası ile folkloru, türküleri ve edebiyatıdır. Bu miras bilinçli veya bilinçsiz olarak yok edilmekte, unutulmakta, kaybedilmekte ve çalınmakta kimliği ve belleği silinmektedir. Şehircilik adına yapılan bu menfi çalışmaları yapanlara ve destekleyenlere ise bu şehrin sakinlerince sizlerde kimsiniz diye sorulmamış ve bu kadim şehrin mirasına sahip çıkılmamıştır.
Bu miras üzerinde yükselmesi gereken modern Erzurum maalesef bilinçsizce uygulanan, şehircilik, imar, ekonomik ve kültürel politikalar sonucunda mirasından uzaklaşmış ve ruhunu kaybetmeye başlamıştır. Hem yurt içi hem de yurt dışında bulunan etkinlik bölgesinde liderlik özelliğini kaybetmeye başlamıştır. Bugünün dünyasında artık ülkeler ekonomileri ve askeri güçleri ile değil benzer özellikli şehirleri ile de rekabete başlamıştır. Dolayısıyla bölgesinde liderliğe soyunan Türkiye’nin Erzurum’a yönelik uygulanan yatırım kararlarında tarihi ve kültürel mirasını dikkate alarak Erzurum’un ekonomik olanaklarını geliştirici projeler üretmek zorundadır. Bu nedenle Dadaş Ocakları olarak Erzurum için geliştirilecek politikalarda görüşlerimizi ilimizin ve etkinlik bölgesindeki her türlü kesiminin fikrini birleştirerek yansıtmak zorundayız. Bu zorunluluk içinde kaybolan ve yozlaştırılan Dadaşlık tarihi süreç içerisinde gelen ruhu ile yeniden buluşarak Dadaşı geçmişinden alıp geleceğine taşıyacaktır.
Dadaş Ocakları, geçmişe dönük bir nostalji döngüsüne esir olmadan ama geçmişin mirası ve dokusuyla beslenip geleceği biçimlendirecektir. Dadaş Ocakları Dadaşlık mirasına sahip çıkarak, tarihi olan bu şehri; kim, nerede, ne zaman, nasıl sorularına cevap vererek geleceğe taşıyacaktır. Dadaş ocakları insan ve mekânı; kültür, spor, siyaset, ekonomi, coğrafya ile birleştirerek inceleyecektir. Bundan dolayı Dadaş Ocakları, ister suyu aksın ister akmasın mahallemizdeki, köylerimizdeki asırlık çeşmeleri, köhnemiş tarihi evlerinin, kitabeleri, kaleleri, medreseleri, camileri, mescitleri, mezar taşlarını, elbiseleri, fotoğrafları, çanak çömlek vb. eskiye ait olan ve Erzurum kültürü, tarihi ve mirasına ait insan dair ne varsa değerlendirerek, Erzurum ruhunu muhafaza ederek geleceğin büyük ve gelişmiş ilin ve şehrinin kavgasını yapacaktır.
Dadaşı, bir birey olarak değil, onu Dadaş olarak yetişmesine neden olan aile, okul, mahalle, sokak, köy ve şehir gibi ortak yaşama alanlarında, doğup, büyümesi ele alınıp incelenmesi gerekmektedir. Böylece Dadaşlık, tüm sosyal, ekonomik ve kültürel birikim ve üretim göz önüne alınarak ortaya konulacaktır. Böylece Dadaşlık toplumsal bir değer Dadaş ise toplumsal bir varlık haline gelecektir. Dadaşlık ruhunun, (Dadaşlık kültürünün yeniden yaşam bilinci haline getirilmesi ile) şehrin ruhu olması bilincini geçmişin izleri sürülerek, tarih, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel ve inanç ile alakalı ilimlere dayanılarak yapılan çalışmalarla oluşturularak gelecek nesillere aktarılacaktır. Böylece makro düzeyde topluma hizmete yönelen bu çalışmalar mikro düzeyde de bireye hizmet edecektir.
Dadaş olarak nitelendirilen insan, toplumsal bilinç ve sorumluluk duygusuna sahip, zafiyetlerine yenilmeyerek, üstünlük kavgasına düşmeden ve aynı zamanda toplumu değiştirme kaygısı duymadan, Erzurum’un sunduğu imkânlardan sonuna kadar yararlanarak bu imkânları gelecek nesillere aktararak, kendisine ve çevresine karşı olan görevini yerine getirmek zorundadır.
Özetlersek, Dadaşlık ruhunun kaybolmaması ancak, Erzurum un kaybolmamasına Erzurum un kaybolmaması da Dadaşlık ruhunun kaybolmamasına bağlıdır.
Leave a Reply