Advertisement

HAKKIMIZDA

Spread the love

DADAŞ OCAKLARI Ocağını tüttürmeyen evlat olduğu gibi, ocağını tüttürmeyen baba da vardır. Ocağı olmayan ev eksiktir. Ocağı olmayan toplum eksiktir. Ocaklar tek bir yürek olarak atan milletin yeridir, yuvasıdır. Ocak; yerine göre başını dayadığı, omzuna yaslandığı baba evidir. Yerine göre aynı ideal, gaye ile birleşen insanların gönülden dile, dilden ele azığın piştiği ve hayrın ve hasenatın âleme ulaştığı mekândır. Ocak; toplumları var eden değerlerin yeşerttiği huzurun ve sükûnun zaptiyesiz sağlandığı mekândır.

Ocak öylesine önemlidir ki; perişan ve biçare olan insanlara, eskiler; “ Ocağı battı”, varlığını ve hürriyetini kaybedenlere “ Ocağı söndü “, maddiyatını servetini yitirenlere” Ocağına incir ağacı ekti “ derlerdi.

Dumanı tüten her baca bir ocağın eseridir. Pişen her yemek bir ocağın eseridir. Ocağında ateşi olmayanın, sofrasında aşı da olmaz. Ocağı olmayanın ananesi yaşamaz. Ananesi, töresi yaşamayan toplumlar ya ölüdür, ya ölmeye mahkûmdur. Ocakları tüten toplumlar millet olur. Millet olanlar güçlü devlet olur. İşte devlet-i ebedi müddet budur.

Her kişinin başına bir zaptiye dikseler, baba ocağından, pir ocağından terbiye almamışsa insan, pişmemişse burada hatalardan korun ulamaz.

Görüyoruz ki; mobese, güvenlik kameralarına rağmen hırsızlığın ve diğer suçların önü alınamıyor. Piştiği ocağı olmayan insan ya ham hamur yahut taş kesek oluyor. İnsan vicdanı cemiyet vicdanına bağlıdır. Vicdanı sağır olan; soğukta karda yağmurda yolda kalmış bir insanı arabasına almıyor. Yaralı yahut baygın, hasta bir insanın yanından yayası da arabalısı da duyarsızca geçip gidebiliyor.

Milletin ocağı tütmeli ki, insanlar üşümesin, kimsesiz, sahipsiz kalmasın. Ocak bir ruhtur. Ocak bir sığınaktır. Ocak bir mekteptir. Ocak bir otağdır. Ocak bir vatandır.

Ocağın ecnebi manada politik kurumlar haline gelmesi, milletin varlığına namahrem eli değmesi gibidir. Ocaklar tek bir kalple çarpan yüreklerin mekânı olarak var olmalı, yaşamalı, yaşatılmalıdır.

Avrupai gençlik akımlarının, son yıllarda  yaygın iletişim araçları ile şehrimizdeki ve ülkemizdeki gençleri sersemlettiği, köklerinden kopardığı ve savurduğunu gözlemliyoruz. Gençlerimiz dedelerinin, dedelerinin de dedelerinin dört bin yıldır yaşattığı değerlerden çözüldüğünü acı içinde seyrediyoruz. Bu çözülme, rüzgârda yaprak gibi savrulma hali, onları suçların kucağına itmektedir.

Gençlerimiz kendilerine  “Deli Yürek”leri, “Polat Alemdar”ları, “Ezel”leri model almaktadır. Hatta bir kısmı ecnebi, sünnetsiz, taharetsiz insanları kendilerine öncü görmeye başlamışlardır. Öyle ki; bu kahraman gördükleri ecnebi zavallıların resimlerini gömleklerine, fanilalarına işlemektedirler.

En büyük kabadayılığın efendilik olduğunu, darda kalana yardım eli uzatmak olduğunu, sokaktaki, çarşıdaki, pazardaki kadın ve kızları kendi anamız ve bacımız olarak bilmek olduğunu maalesef unutmuşlardır.

Bizde “ Katı açılmamış küfür “ diye bilinen kaba, argo ve çirkin hitapları, cümleleri, sözleri hiç çekinmeden ulu orta her yerde söylemeyi bir delikanlılık, bir büyümüşlük olarak görmeye başlamışlardır.

Gençliğin enerjisini cıvıklığa, isyana, çirkefe dönüştüren bataklık mekânları her yeri sarmış bulunmaktadır. Bu bataklıklar, kendilerine kılıflar bularak kamufle olmuşlar, gençliğimizin ve toplumumuzun ocağını söndürmektedirler.

Ahlakı ile yiğitliği, kahramanlığı ile yardım severliği, güvenirliği ile bütün Türkiye’ye hatta dünyaya nam salmış Dadaşların ocağını tüttürmek için, bir geleneği, bir hayat tarzını, bir cemiyet direğini ayakta tutmak için DADAŞ OCAKLARI DERNEĞİ kuruldu.

Bu dernek hiçbir siyasi partinin, ideolojinin, gurubun, cemaatin, tarikatın etkisinde ve ekseninde kurulmamıştır. Bu ocağın ateşi top yekûn milletimizin geleneğinden parlıyor. Bu ocak milli ve manevi bütün değerlerimize sahip olmak, yaşamak ve yaşatmak için kurulmuştur. DADAŞ OCAKLARI DERNEĞİ şehrimize ve milletimize hayırlı olsun.