Erzurum hakkında bilinen en eski yazılı tarih kaynakları olarak kabul edilebilecek Hitit (Boğazköy) ve Mısır yazılı kaynaklarına göre, M.Ö. 2000 – 1200 yılları arasında Erzurum ve çevresi Orta Asya kökenli Hurilerin hâkimiyeti altında bulunuyordu. Hitit Boğazköy yazılı arşivlerinde, Erzurum’un Azzi Hayaşa hâkimiyeti altında bulunduğu sırada, biri M.Ö. 1375’ de Hitit İmparatoru Şuppiluliuma, diğeri II. Murşil (M.Ö. 1334 – 1306) tarafından işgal edilmek istendiğine dair belgelere rastlanmıştır. M.Ö. 1200 yıllarında, Avrupa’dan Ön Asya içlerine doğru oluşan ve Kavimler Göçü adı verilen göç hareketinden sonra, Muşkilerin Erzurum ve çevresine yerleştikleri bilinmektedir.
Urartular Döneminde Erzurum
M.Ö. IX. yüzyılda Van ve çevresinde yerleşmiş olan Hurri kökenli Urartular, M.Ö. VII. yüzyılda Erzurum’ u da egemenlikleri altına aldılar. M.Ö.660 yıllarında ise güneyden Aras Havzasına doğru ilerleyen Asurlar Daieni ülkesi sınırları içerisinde olan Erzurum ve çevresini ele geçirdiler. Yine VII. yüzyılın sonlarında Urartu egemenliği altındaki topraklar, kuzeyden gelen İskitlerin saldırısına uğradı. Asur saldırılarına zorda olsa karşı koyabilen Urartular, İskit saldırısından sonra tamamen tarihten silindiler. Urartu Krallığı’nın III. Rusan’ın ölümü (M.Ö. 585 ) ile ortadan kalkmasıyla da Ermeniler’ in bölgede etkinlik kurması kolaylaştı. Bazı tarihçiler, Ermenilerin bölgede etkinlik kurması kolaylaştı. Bazı tarihçiler Ermeniler’ in Kavimler Göçü sırasında Avrupa’dan Ön Asya’ ya göç eden Friglerle Birlikte bölgeye gelmiş olduklarını ileri sürmektedirler
Medler Döneminde Erzurum
M.Ö. V. yüzyılda Asur egemenliğine son veren Medler, Keyaksar yönetiminde kuzeye doğru ilerleyerek Urartu topraklarını ele geçirmişlerdir. Medler, Muşki Frigler ve İskit bölgelerini de ele geçirdikten sonra, Kapadokya’ ya doğru yönelmişlerdir. Erzurum ve çevresinde bu yüzyılda Khalibler, Muşkiler ve Tibarenler’in yaşadıkları bölgenin yerel derebeylerinin egemenliği altında olduğu, ancak bunların Med Krallarının yetkilerini tanıdıkları bilinmektedir. Medlerin zayıflama döneminde ise, bu beyler Kral Astiyag’a direnerek, özerkliklerini ilan etmişlerdir.
Persler Döneminde Erzurum
Pers Kralı II. Kiros’ un M.Ö. 555’ de Med Krallığına son vermesi ile Erzurum’un doğusu Pers egemenliği altına girmiştir. Kiros’dan sonra gelen Pers Krallıklarından Büyük Darios zamanında, Erzurum çevresinde bir Ermeni satraplığı kurulmuştur. Pers İmparatorlarından Kserkses’ in M.Ö. 480 de çıktığı Yunan seferinde, bu satraplıktan da asker toplanmıştı. Ünlü tarihçi Heredot da bu seferden söz ederken, Ermenileri Frigyalı olarak tanımlanmıştır. Ermeni satraplığında o dönemde Muşki, Taberin ve Maerin topluluklarının yaşadıkları Heredot tarafından tespit edilmiştir.
M.Ö. III. yüzyılda bölgeye Selökidler ve II. yüzyılda Persler egemen olmuşlardır. II. yüzyıl ortalarından itibaren bölge Romalılarla Persler arsındaki yoğun mücadelelere sahne olmuştur. Romalılar, bölgeye yaptıkları seferler sonucunda geçici olarak egemenlik kurabilmişler, ancak sık sık bölge halkının direnişleriyle karşılaşmışlardır
Bizans Döneminde Erzurum
Roma İmparatorluğunun M.S. 395’ de ikiye ayrılması sonucunda kurulan Doğu Roma İmparatorluğu döneminde, Erzurum ve çevresi bu İmparatorluğun egemenliği altına girmiş, ancak Doğu Roma egemenliği sürekli olamamıştır. M.S. 395’ den VII. yüzyılın sonlarına kadar bölge üzerinde Bizans ile Sasani Devletinin mücadeleleri olmuştur.
M.S. 408 – 450 yılları arasında Bizans İmparatoru olan ikinci Teodosious zamanında, Erzurum ve çevresi işgal edilmiş ve İmparatorun komutanlarından Anatolius tarafından bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerde bir tepe üzerine, bugünkü Erzurum kalesi inşa ettirilmiştir. O zamana kadar Kalikala olarak adlandırılan Erzurum şehri, bu tarihten sonra İmparatorun adına izafeten Teodosiopolis şeklinde isimlendirilmiştir.
Şehir ve çevresi 504 yılında İran’dan gelen Sasani’lerin eline geçmiş, ancak kanlı çarpışmalardan sonra, Bizanslılar şehri tekrar geri almışlardır. 530 yılında Erzurum Kalesi İmparator I. Anastas tarafından tahkim ettirilmiştir.
M.S. 572 yılında Nuşirevan komutasındaki Sasani ordusu, Erzurum Kalesini kuşatmış, on yıl süren kuşatma sonucunda, Sasaniler şehri ele geçirememişlerdir.
M.S. 590’ da şehir yine Sasanilerce kuşatılmıştır. Bu kez, Bizanslılar ağır şartlarla bir antlaşma yaparak şehri kurtarabilmişlerdir.
M.S. 610’ da Erzurum, bütün çevresi ile birlikte Sasanilerin kuzeydeki düşman Hazarlar ile antlaşma yaparak, onların Sasaniler üzerine yürümesini sağlamış ve sonuçta Erzurum ve çevresi tekrar Bizans’ın eline geçmiştir.
Araplar Döneminde Erzurum
Sasanilerin M.S. 642’ de Nihavend’de İslam Halifesi Hz. Ömer’in ordularına yenilerek, tarihten silinmelerinden sonra, Erzurum ve çevresi Müslüman Arap ordularının istilasına uğramıştır.
Erzurum, İslam ordularınca ilk olarak 638’ de Halife Hz. Ömer’ in komutanlarından İyaz bin Ganem tarafından ele geçirilmiştir. Ancak, uzun bir süre sonra şehir tekrar Bizanslılar tarafından geri alınmıştır.
651 yılında ise, bu kez Habib İbn–i Mesleme komutasındaki 6000 kişilik İslam ordusu, kısa bir kuşatmadan sonra şehri sonra şehri teslim almıştır. Şehrin dini ve askeri lideri -naks, şehri yeniden ele geçirmek için Gürcü ve Hazar Türkleri ile ittifak kurmuş ve şehir üzerine yürümüştür. Ancak yapılan savaşta Araplara yenik düşmüştür. Kenti ele geçiremeyen bu ordu, şehir çevresinde geniş güvenlik tedbirleri almış ve karakollar kurdurmuştur. Bunun üzerine tehlikeyi sezen Habib İbn–i Mesleme, Suriye Valisi Muavine’ den yardım istemiştir. Küfe Valisi Süleyman el–Hıyel komutasındaki Arap Ordusu, Gürcü ve Hazar Türklerinden oluşan bir orduyu Fırat nehri kenarında bozguna uğratmıştır.
Arapların kendi içlerindeki mücadelelerden yararlanan Bizans, İmparator II. Justinianus zamanında, Leontier komutasındaki bir ordu ile 686’ da Erzurum’u tekrar ele geçirmiştir. Ancak M.S. 700 tarihinde Emevi Halifesi Abdülmelik’in oğlu Abdullah şehri tekrar geri almaya muvaffak olmuştur.
M.S. 753 yılında ise Bizans İmparatoru V. Konstantinos, Kusan adlı bir Ermeni’yi şehri almakla görevlendirmiştir. Kaleyi koruyan Arap askerlerinin sayıca azlığı ve kalede bulunan iki Ermeni’nin ihaneti ile Kusan kaleyi zapt etmiştir. Ancak bir süre sonra, şehir ve çevresi tekrar Emevilerin eline geçmiştir.
770–772 yılları arasında yöredeki Ermenilerin ayaklanarak şehri kuşatmaları üzerine, Amr bin İsmail el Harisi komutasındaki bir ordu, ayaklanmayı bastırmak üzere Erzurum üzerine yürümüş ve ayaklanmacıları bozguna uğratmıştır.
838 yılında Bizans İmparatoru Teheophilos, Erzurum’ u kuşatmış ve şehir surlarını yıktırmıştır. 840’ da Halife Mutasım şehir surlarını tamir ettirmiş ve kaleyi tahkim ettirmiştir. Bu tarihten sonra, şehir iki kez daha Bizanslıların eline geçmiş (934), ancak 12 yıl sonra Abbasiler tarafından tekrar geri alınmıştır.
948’ de büyük bir Bizans ordusu, Erzurum üzerine yürümüş ve 949 yılında Bizans egemenliği tekrar sağlanmıştır. Bu tarihten sonra, Erzurum ve çevresindeki Arap egemenliği tamamen son bulmuştur.
979 yılında şehir ve çevresi, yaptığı yardımlardan ötürü, Bizans İmparatoru tarafından Gürcü Belgratlı Kralı David’e verilmiştir. David’in ölümünden sonra, şehir Bizans İmparatoru II. Basilious tarafından geri alınmıştır.
Selçuklular Döneminde Erzurum
Selçukluların bölgede ilk olarak belirmeleri XXI. Yüzyılın başlarına rastlar. Bizans yönetiminin yöre halkına iyi davranmaması nedeniyle bozulan idari ve siyasi ortam, Selçukluları küçük topluluklar halinde bölgenin muhtelif kesimlerine yerleşmelerine imkân sağlamıştır. Selçuklular tarafından Erzurum ve çevresine yöneltilen ilk askeri hareket 1048 yılında gerçekleştirilmiştir. Büyük Selçuklu Sultanı tarafından Erzurum ve çevresini fethetmekle görevlendirilen Azerbaycan valisi İbrahim Yanal ve Gence valisi Kutalmış Beyler, Eleşkirt üzerinden Pasinler ovasına inmiş ve oradan Erzurum üzerine yürüyerek, Erzurum kalesini kuşatmışlardır. Ancak, kuşatmanın uzun süreceğini gördüklerinden Erzurum Ovası’nın batı bölümünde yer alan zengin Erzen şehrine yönelmişlerdir. 6 gün süren bir kuşatmadan sonra Erzen Selçuklu ordusu tarafından ele geçirilmiştir. Erzen halkı, Teodosiopolis olarak isimlendirilen bugünkü Erzurum şehri kalesine sığınmak zorunda kalmıştır. Erzen şehri bu kuşatmadan sonra yıkılıp yakılmış ve bir kez daha imar edilmeyerek metruk bir şehir halini almıştır. Bu yıkımdan sonra şehre Kara Erzen denilmeye başlanmıştır. Bu sözcük, halk dilinde zamanla Karaz şeklinde telaffuz edile gelmiştir.
Selçukluların Erzurum üzerine düzenledikleri ikinci büyük sefer, 1054 yılında Büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Ordusuyla Pasinler Ovasına geçen Tuğrul Bey, Erzurum’a gelmiş ancak Erzurum kalesinin surlarını aşamayacağını anlayarak kuşatmadan vazgeçmiştir. Bu tarihten, Anadolu’nun kapılarını Türklere açan ve Doğu Anadolu’ da kesin Türk hâkimiyetini getiren günlerin müjdecisi olan Malazgirt zaferine kadar, Selçuklular tarafından Erzurum üzerine askeri bir sefer düzenlenmemiştir.
1071 Malazgirt zaferinden sonra, Erzurum ve çevresi büyük Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından Eblul Kasım’ a verilmiştir. Eb–ul Kasım, Melik Danişment Ahmet Gazi ve Emir Mengücek gibi, Doğu Anadolu’nun fethi için Büyük Selçuklu Sultanı tarafından görevlendirilen ve yaralı hizmetleri olan bir Selçuklu komutanı idi. Erzurum’ da kurulacak ve sonradan Eb- ul Kasım’ın torunlarından birisi olan Saltuk Bey’ in adı ile anılacak olan beyliğin kurucusu olan Eb – ul Kasım, yörenin Selçuklu egemenliğine girmesi yönünde büyük çabalarda bulunmuştur. Merkezi Erzurum olan Saltukoğulları Beyliğinin sınırları içine zamanla Bayburt, İspir, Koçmaz, Micingirt, Oltu ve Tercan gibi önemli kale ve yerleşim yerleri dahil edilmiştir.
Eb–ul Kasım’ ın 1102’ de ölümünden sonra, beyliğin başına Ali ve İnanç Beygu isimli iki oğlundan Emir Ali geçti, Emir Ali’nin Selçuklu Sultanı Melik şah’ ın ölümünden sonra oğulları arasında çıkan taht kavgasında Sultan Tapar’ın yanında yer aldığı ve Sultan Tapar’ ın Selçuklu Devletini ele geçirmek için Silvan üzerine yaptığı seferde Emir Ali’nin de bulunduğu bilinmektedir. Bu arada Türkler arasındaki iç mücadelelerden yararlanmak isteyen Gürcü Kralı David, 1116’da Erzurum önlerine kadar gelmiş, ancak şehir önlerinde yapılan iki çarpışmadan sonra, şehri muhasara etmekten vazgeçerek geri dönmüştür.
Gürcülerin Doğu Anadolu’daki Türk yerleşim bölgelerini tehdit altında bulundurmaları, Merkezi Konya’ da kurulmuş olan Anadolu Selçuklu Devletini rahatsız ediyordu. Bunun üzerine harekete geçen Anadolu Selçuklu Sultanı Rükneddin Süleyman Şah, 1201 yılında Doğu Anadolu’daki küçük Türk Beyliklerine son verdi. Aynı tarihte Erzurum ve çevresi de Anadolu Selçuklu hâkimiyeti altına girdi. Rükneddin Süleyman Şah, Erzurum ve çevresini Mugisiddin Tuğrul Şah isimli kardeşine vermiştir. Böylece yaklaşık 130 yıl süren Saltukoğulları dönemi sona ermiş oluyordu. Anadolu Selçukluları döneminde Erzurum ve çevresi üzerindeki Gürcü baskısı büyük ölçüde kalkmış ve şehir, Anadolu’nun en gelişmiş şehirlerinden birisi olmuştur.
Mugisiddin Tuğrul Şah’ın 1225’ de ölümü üzerine yerine oğlu Rükneddin Cihan Şah geçmiştir.
Erzurum’daki Selçuklu Beyliğinin, kuzeyde Gürcülerle ve Trabzon’ da yeni kurulmuş olan Rum İmparatorluğu ile komşu olması, bu Beyliğin Anadolu Selçukluları açısından önemini artırmaktaydı. O dönemde Anadolu Selçuklu Sultanı olan Alâeddin Keykubat, devletin güvenliğini pekiştirmek için beyliklere son veriyor ve Anadolu’daki Selçuklu hâkimiyetini güçlendiriyordu. Bu amaçla, 1228’ de Erzurum’ u almak üzere harekete geçti. Bunun üzerine telaşa kapılan Rükneddin Cihanşah, o sırada Ahlat’ ı kuşatmış olan Celaleddin Harzemşah’tan destek sağladı. Alâeddin Keykubad’ın Harzemlilerle barış yapma çabaları sonuç vermeyince, iki devletin ordusu, 1230’ da Yassı çemen’ de karşı karşıya geldi. Bu savaşta Erzurum’ un Selçuklu Beyi, aynı zamanda amcası olan Alaattin Keykubat’ a karşı, Celaleddin Harzemşah’ ın yanında yer aldı. Savaşta Selçuklu ordusu galip geldi ve Cihanşah tutsak edildi. Bu savaş aynı zamanda Harzemliler Devletinin de sonu oldu. Savaştan sonra, Selçuklu ordusu Erzurum’a yürüdü ve çarpışma olmaksızın şehir ele geçirildi. Bundan sonra Erzurum şehri, Anadolu Selçuklu Devleti için önemli bir askeri üs vazifesi gördü.
Moğol saldırıları Karşısında Erzurum
Anadolu Selçuklu Alâeddin Keykubat’ ın Erzurum ve çevresini ele geçirerek, devletin güvenliğini sağlamak istemesindeki en önemli sebep, doğudan gelen Moğol saldırılarına karşı koyabilmekti. Bu maksatla, bölgedeki önemli kaleler tahkim ettirildi. Yine aynı güvenlik gayeleri ile, Moğolların önünden kaçan Türkmen boyları bölgede iskan ettirildi. Moğollar, Gürcüler tarafından da kışkırtılmaktaydılar. İlk Moğol saldırısı 1231 yılında Cengiz Han’ ın oğlu Oktay Han’ın komutanlarından Cormagon Noyan tarafından yapıldı. Anadolu Selçukluları ve Moğollar arasındaki barış görüşmeleri sonuç vermedi.1237’ de Alâeddin Keykubat öldü ve yerine oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti.
Bölgedeki Ermeni ve Rumların kışkırtmaları sonucunda Moğollar, 1242’ de Baycu Noyan’ ın komutasındaki bir ordu ile Erzurum’ u kuşattılar. Sinaneddin Yakut komutasındaki kale muhafızlarının gayretli direnişe rağmen, Erzurum kalesi Moğolların eline geçti. Moğollar şehri yağmalayarak Erzurum halkının büyük bir bölümünü kılıçtan geçirdi. Erzurum’ un düşmesi, Anadolu Selçuklu Devleti için büyük büyük bir yıkım oldu. Akabinde 1243’ de Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev, Kösedağ Savaşında Moğollara yenilince, 1244’ de yapılan bir anlaşma ile bölgedeki Moğol egemenliği kabul edildi. Erzurum’ un düşmesi, Moğol akıncılarının önemli bir engelle karşılaşmadan Anadolu içlerine akınlar düzenlemelerini kolaylaştırdı. Bu saldırılar, başta Erzurum olmak üzere, Anadolu’nun birçok şehrinin Moğollar tarafından yağmalanmasına ve bu şehirlerde yaşayanların, uzun yıllar huzur ve sükûttan uzak kalmalarına yol açtı.
Bu sıralarda Moğollar, İran’ da İlhanlı Devletini kurmuşlardı. 1244 yılında yapılan antlaşma ile Anadolu Selçuklu Devletinin yıkıldığı 1308 yılına kadar Erzurum, Selçuklu soyundan gelen kişiler tarafından yönetildi. Bu tarihten sonra da İlhanlı Devletinin bir eyaleti durumuna girdi.
İlhanlılar Döneminde Erzurum
Erzurum’ un tam olarak İlhanlı hâkimiyeti altına girmesi, Gazan Mahmut Han zamanında (1304–1317) rastlar. Gazan Han’dan sonra başa geçen Olcaytu Han zamanında, Erzurum şehri büyük ölçüde imar edilmiştir.Bu döneminde bir çok tarihi eser inşa ettirildi.Olcaytu Han’ dan sonra başa geçen Ebu Said Bahadır Han zamanında, Erzurum’ un yönetimi Sultanın veziri Emir çoban’ ın oğlu Timurtaş’ a verildi.Emir Çobanla İlhanlı Sultanının arası bozulunca, Bahadır Han, İrencin Noyan adlı komutanını Erzurum üzerine gönderdi, bu durumdan korkan Timurtaş Mısır’ a kaçtı. Erzurum’un yönetimi de sonradan Eretna Bey’e verildi. 50 yıl kadar Eretna Beyleri tarafından yönetilen Erzurum ve 1385 yılında Karakoyunlu Beyi Kara Mehmed’ in eline geçti.
Karakoyunlular ve Akkoyunlular Döneminde Erzurum
Karakoyunlu egemenliği uzun sürmedi.1387’ de, Timur Kara-Koyunlu egemenliğine son verdi. Erzurum’ a vali olarak torunu Gıyaseddin Sagar’ ı tayin etti. Bu sırada şehirde yönetime karşı başkaldırılar süregeldiğinden, Timur 1400’ de tekrar Erzurum’ a geldi. Yönetime karşı çıkan halkın bir kısmını kılıçtan geçirdi. Timur’ un ölümünden sonra ( 1404), Erzurum şehri, Karakoyunlular ve Akkoyunlular’la, Timur’ un oğlu Şahruh arasındaki kanlı çarpışmalara sahne oldu. Bu dönemde şehir önemli ölçüde tahrip edildi.
Doğudan gelen istilacıların Anadolu’ ya girişte karşılaştıkları en önemli askeri üs olma özelliğine sahip Erzurum’ un, Anadolu tarihinin en kanlı ve kargaşalarla dolu bu yüzyılında birkaç kez daha yağmaya uğradığı, tahrip edildiği ve halkının kılıçtan geçirildiği bilinmektedir.
Bu saldırılar şu şekilde özetlenebilir.
1421’ de Timur’ un oğlu Şahruh, Erzurum ve çevresini zapt etti ve kaleyi kuşattı, ancak şehri alamayarak geri döndü.
1434’ de Karakoyunlularla olan mücadelelerinde Şahruh’ u destekleyen Akkoyunlu Beyi Kara Yülük Osman, Erzurum’ u kuşattı ve ele geçirdi.
1435’ de bu kez Karakoyunlu hükümdarı İskender Bey’ in eline geçti.
1458 ve 1466’ da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Gürcistan seferi sırasında Erzurum’dan gitti, 1468 yılında ise şehre hakim oldu.
1473’ deki Otlukbeli savaşında Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet’e yenilen Akkoyunlular giderek güçlerini yitirdi. Uzun Hasan’ın ölümünden sonra ( 1478) şehrin yönetimi oğullarından Yakup’a geçti. Yakup’ un ölümünden sonra ( 1490) çıkan taht kavgalarında şehir büyük tahribata uğradı.
Erzurum, 1502’ de Akkoyunlu Devletinin son hükümdarı Elvend Mirza’ dan Şah İsmail’
Osmanlılar Döneminde Erzurum
Erzurum ve çevresinin Safevi Devletinin etki alanı içinde kalması sadece 15 yıl sürdü. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden dönüşte Kars ve Pasinler üzerinden Erzurum’ a geldi ve şehir çevresi 1517 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. Yüzyıllar boyunca şehrin kaderine hâkim olan kargaşa, yerini Osmanlı Devletinin, huzur ve sükun dolu yönetimine terk etmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında Erzurum kalesi tahkim edildi ve şehir baştanbaşa imar edildi. Kanuni’nin birincisi 1534, ikincisi 1548 yıllarında İran üzerine düzenlediği seferlerde, Erzurum şehri, Osmanlı ordusuna önemli bir askeri üs vazifesi gördü.
Kanuni, İran seferinden dönüşte (1535) Dulkadirli Mehmed Han’ı Erzurum Beylerbeyliğine tayin etti. Erzurum şehri ise o dönemde beylerbeyliğine bağlı bir sancak durumundaydı. Erzurum Beylerbeyliğinin sınırları, kuzeyde Doğu Karadeniz Dağlarından Ordu’daki Bolaman Deresine batıda Reşadiye, Zara, Koçhisar ve Kemah’ a, güneyde Pülümür, Kiğı ve Malazgirt’ e doğuda Tahir Geçidi ve Pasin Ovasına kadar uzanan bölgeleri içine almaktaydı. Erzurum Sancağı da 10 nahiyeden müteşekkildi. Bunlar, Erzurum Merkezi, Karaz, Geçik, Tekman, Karaş–kali, Aşkale, Serçeme, Cinis, Çermeli ve Ovacık nahiyeleriydi.
Kanuni Sultan Süleyman’ ın ikinci İran seferinde (1548)beylerbeyliğinin sınırları daha da büyütüldü ve kuzeydeki Gürcü kalıntıları ortadan kaldırıldı.1552 yılında şehir İranlılar tarafından ele geçirilmek istendi, Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa komutasındaki beylerbeyi ordusunun yenilmesine rağmen, Erzurum kalesi İranlılara teslim edilmedi. Artan İran baskıları karşısında Kanuni Sultan Süleyman 1553 yılında İran üzerine yeni bir sefer düzenledi, sefer dönüşü (1554) Erzurum’ a gelerek şehrin yıkılan kalesini tamir ettirdi.
1853 – 1856 Kırım savaşı sırasında şehrin etrafındaki tabyalar, Ruslardan gelebilecek tehlikelere karşı tahkim edildi ve yeni tabyalar yapıldı. 1855 yılında Kars’ ın Ruslar tarafından işgali, Erzurum’ un Rus tehlikesine karşı daha iyi tahkim edilmesi gereğini bir kez daha ortaya koydu. Bu gayeyle, 1865’ den 1877’ ye kadar geçen 12 yılda, Erzurum halkının da yardımlarıyla Aziziye Tabyalaları, şehir etrafındaki istihkâmlar ve diğer kışla ve tabyalar inşa edildi.
Osmanlı Devletinin Balkanlarda çıkan karışıklıklarla uğraştığı bir sırada, Ruslar 1877 yılında Balkanlar ve Doğu Anadolu üzerinden bir kez daha Osmanlı topraklarına tecavüz etti. Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Rus ordusunun birbiri ardına Halyaz ve Zivin meydan savaşlarında yenilgiye uğrattı. Ancak, bu savaşlarda Türk ordusu da büyük kayıplar verdiğinden Erzurum tabyalarına çekilmek zorunda kaldı. Ruslar Gürcü Boğazını ele geçirerek, Erzurum’ u kuzeyinden baskı altına almaya muvaffak oldular. Rusların batı cephesinde Yeşilköy önlerine kadar ilerlemeleri, Osmanlı Devletini Doğu cephesinde taviz vermek zorunda bıraktı. Yapılan bir antlaşmayla, Osmanlı ordusu Bayburt ve Erzincan’ a çekildi. Erzurum ise, kışlamak üzere Rus ordusuna terk edildi. Böylece, Erzurum bir kez daha Ruslar tarafından işgal edildi.
3 Mart 1878’ de imzalanan Ayestefanos Antlaşmasıyla Ruslar Erzurum’u terk ettiler. Daha sonra Berlin Antlaşması (13 Temmuz 1878 ) ile Erzurum’ un kuzey doğusunda bulunan Artvin, Batum, Otu, Şenkaya, Olur Ardahan, Kars ve Sarıkamış savaş tazminatı olarak Ruslara bırakıldı. Böylece, Rus sınırı Erzurum’ un 105 km. doğusuna kadar yaklaşmıştı. Bu durum, şüphesiz Erzurum için büyük bir tehdit oluşturmaktaydı.
Leave a Reply